TÜRKİYE’ NİN EN DOĞUSUNDA
KADIN OLMAK
8 Mart Dünya Kadınlar gününde bir ilimizi masaya yatırmaya ve o ilin
kadınlarının ne kadar çetin yaşam koşullarıyla mücadele ettiğini hissetmeye çalışmaya ne dersiniz?
Türkiye’nin en doğusunu, Ağrı’yı haritadan hatırlayın. Sonra:
Bir il düşünün; terör
nedeniyle köylerden kente verdiği göç yüzünden şehir profilini kaybetmiş, işsizlikle mücadele eden
ve büyük illere beyin göçü veren.
Bir il düşünün; kış aylarında - 33 derece dondurucu soğukta,
insanları hayatta kalabilme mücadelesi
veren.
Bir il düşünün; okulların yetersizliğinden veya ekonomik güçlüklerden ortalama 10.000 çocuk okula devam edememekte. Okula kaydolma şansı yakalayan öğrenciler ise ağır kış şartlarından, kapanan yollardan okula gidememekte.
Bir il düşünün; üniversite
sınavlarına giren her yüz öğrenciden, ancak beşi başarılı olabilmekte.
Bir il düşünün; ekonomik gelişme sıralamasında 81. sırada.
Bir il düşünün; Batıda sabah okunan
günlük gazeteler oraya ancak
öğle saatlerinde ulaşabilmekte.
Bir il düşünün;
sineması yok, o ilin dışına seyahat etmemiş insanlar
hayatları boyunca hiç sinema
filmi seyretmemiş.
Yaşam şartlarının bu
kadar zor olduğu bir ilde, bir de kadın
olmayı düşünün.
Bu ilde, bir kadın
ortalama 7 ila 10 çocuk doğurmakta. Doğum yapacağı tarihleri planlayabilse asla kardan kapanan yolların şehir hastanelerine ulaşımı engellediği kış aylarında
doğurmamayı ya da hiç
doğurmamayı tercih edecek.
Kadınların çoğu yasal olarak
nikahlanmamış ve kuma sorunu
yaşamakta.
Kadın olmanın bir
ülkenin değişik bölgelerinde farklı olabileceğini
düşünün. Ankara’da yaşayan bir kadının
en iyi okullarda okumak, sevebileceği bir işte çalışmak, kariyer yapmak, eşini seçebilmek, çocuğunu doğuracağı zamanı planlayabilmek gibi geniş bir yelpazeye yayılabilecek tercih hakları varken, Ağrı’da yaşayan kadınların, ailesinin evlenmesi için onaylayacağı
erkeği benimseyebilmek, okuryazar
olmak, eşinin ve çocuğunun elinin ekmek
tutmasının ötesinde hayalleri olmadığ›nı
düşünün.
Hayatın gülmeleri
için fazla fırsat tanımadığı bu kadınların
yetiştirdiği çocukları düşünün.
Annelerin bilinç ve mutluluk düzeyi arttıkça, yetişecek kuşakların ülke için nasıl kazanç olabileceğini düşünün.
Ayşe Füsun GÖNÜL
( Mart.2007 )
Odtülüler bülteni -
161